Bir Çocukluk Treni: Masumiyet İstasyonu ile Kars’a Yolculuk
- Hilal Taşcı
- 15 Ağu
- 2 dakikada okunur

Deniz Zeyrek’in "Masumiyet İstasyonu" kitabı, satır aralarında hem kendi hayatının izlerini hem de bir memleketin ruhunu taşıyor. Çocukluk anılarından bugüne uzanan bu yolculukta, kimi zaman siyasete hafifçe dokunuyor, kimi zaman da insanı gülümseten ya da hüzünlendiren küçük ayrıntılarla bize o günleri yaşatıyor.
Zeyrek’in anlatımı samimi ve sıcak. Çocukluk yıllarını, Kars’ın sokaklarını, komşuluk ilişkilerini, sofralardaki bereketi ve insanlarının içtenliğini öyle bir dille aktarıyor ki okurken sanki bir tren penceresinden Kars’ın beyaz örtüsüne, taş evlerine, soba dumanlarına bakıyor gibi hissettim. Onun çocukluk yıllarında yaşadığı mahalle, bugünlerde pek çok yerde kaybolmaya yüz tutmuş o eski dayanışma duygusunu hatırlattı bana.
Kitapta, ailesinin kökenini de öğreniyoruz. Ruslardan kaçarak Kars’a yerleşmiş atalarının hikâyesi, sadece bir aile geçmişi değil; aynı zamanda bir halkın yaşadığı zorlukların, göçlerin ve hayata tutunma çabasının da hikâyesi. Bu satırlar, insanı tarihle bugünün iç içe geçtiği bir yolculuğa çıkarıyor.
Bazı cümleleri var ki altını çizmeden geçmek mümkün değil:
Kolay gelsin dememişsen taş kıran işçilere/günaydınsız bırakmışsan bahçe bezeyenleri/sende iş yok be kardeşim./Alnındaki çizgilere, gözündeki ışıltıya borçlusun sen yaşamın kendisine…
Beton ve yekpare cam bloklar yükselip yeşil yok oldukça yeryüzü ısınacak. Yeryüzü ısındıkça doğa intikamını alacak.
Bir düzen türkülerden korkmaya başladı mı artık o düzeni kimse ayakta tutamaz!
Sayıları azdır ağaçlar için ağlayan, kumsallar için dizine vuran, bir kedi yavrusu için çırpınan insanların.
Bu satırlar bana, ne kadar hızla değişen bir dünyada yaşadığımızı, doğaya ve insana karşı biraz daha duyarlı olmamız gerektiğini düşündürdü.
Masumiyet İstasyonu’nu okuduktan sonra bende güçlü bir Kars’a gitme isteği uyandı. Zihnimde karla kaplı uzun tren rayları, sıcak çayın buharı, tandır ekmeğinin kokusu, eski taş binaların arasında yankılanan ayak sesleri canlandı. Kars’ın soğuğunu iliklerime kadar hissetmek, aynı zamanda insanının sıcaklığını görmek istedim. Belki de bu yüzden kitap, yalnızca bir anı kitabı değil; bir davet gibi. Hem geçmişe hem de bir şehre…
Deniz Zeyrek’in dili yalın ama güçlü. Anlattıkları, sadece onun anıları değil; aynı zamanda bizlerin de çocukluğundan izler taşıyan, hafızamızın kuytularında saklı kalmış sahneler. Okurken bazen kendi çocukluğuma döndüm, bazen de hiç görmediğim Kars’ta bir gün geçiriyormuş gibi hissettim.







Yorumlar